Büyüme ve gelişme çağında bebeklerde ve çocuklarda görülen çeşitli oral alışkanlıklar vardır. Bu alışkanlıkların bazıları uygun bir süre devam ederek çene ve yüz gelişimini uyarırken, bazıları olması gerekenden daha uzun sürer ve maalesef yüz gelişimini, çene yapısını, diş dizilimini ve konuşma fonksiyonlarını olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle çocukluk çağı ağız alışkanlıkları yakından takip edilmeli ve gerektiğinde müdahale edilmelidir.
Çocuklarda görülen yaygın oral alışkanlıklar ağız solunumu, emzik kullanımı, başparmak emme, dil itme hareketi, diş sıkma, tırnak ısırma, kendini yaralama davranışı, yanak ve dudak ısırma gibi alışkanlıklardır.
Yaygın Ağız Alışkanlıkları
1. Parmak Emme
Bebeklikte doğal bir refleks olarak başlayan parmak emme alışkanlığı, 3–4 yaşından sonra devam ederse diş ve çene yapısında bozukluklara yol açabilir. Üst ön dişlerin öne çıkması, alt çenenin geride kalması, üst damağın daralması gibi ortodontik sorunlar görülebilir. “S”, “Z”, “Ş” seslerinin yanlış çıkartılmasına bağlı olarak konuşma bozuklukları görülebilir. Sürekli ıslak kalan parmaklarda tahriş, çatlama ve şekil bozukluğu gelişebilir. Parmak emme alışkanlığının devam etmesinin sebepleri; doğumdan itibaren içgüdüsel bir refleks (beslenme içgüdüsü), rahatlama, güven duygusu arayışı, sıkıntı, yalnızlık, kaygı gibi duygularla başa çıkma, uykuya geçişte kendini sakinleştirme davranışı olarak sayılabilir. Bu alışkanlığı kırmak hastanın yaşına, duygusal ve psikolojik durumuna, ebeveynlerin ve çocuğun işbirlikçi motivasyonuna bağlıdır. Aile içi ilgi ve sevgi artırılarak güven duygusu geliştirilebilir. Peluş oyuncak, yumuşak battaniye gibi alternatif “güvence nesneleri” verilebilir. Parmak emmediği günler için küçük ödüller verilerek motivasyon sağlanabilir (takvim yöntemi, çıkartmalar vb.). Parmağa acısız ama tadı hoş olmayan bir sıvı sürmek, bandaj ya da eldiven takmak, baş parmak koruyucu aparat takmak ya da ortodontik aparey kullanımı da alışkanlık kırıcı tedavi yöntemleri arasındadır.
2. Tırnak Yeme
Tırnak yeme alışkanlığı genellikle stres, kaygı, can sıkıntısı, korku veya gerginlik, aile içi çatışmalar, okul sorunları, sınav kaygısı, odak eksikliği, model alma (ebeveyn ya da kardeş de tırnak yiyorsa), kendini sakinleştirme veya gerginliği azaltma çabası, duygularını ifade edememe gibi birçok sebepten ortaya çıkabilir. Bu ağız alışkanlığı dişlerin aşınmasına, mine tabakasının zedelenmesine ve çene ekleminde ağrılara neden olabilir. Sürekli tırnak yemek, tırnak yapısını bozar, tırnak diplerinde iltihaplanma sık görülür. Ağız içine mikrop taşınması sebebiyle ağız içinde aft, diş eti hastalıkları görülebilir. Aynı zamanda kirli tırnaklardan mideye ulaşan bakteriler ishal, mide ağrısı gibi sorunlara yol açabilir. Bu alışkanlık genellikle 3-4 yaşlarında başlayabilir ve ergenlik döneminde de devam edebilir. Psikolojik ve davranışsal yöntemler ile bu ağız alışkanlığını kırmak için; çocuğun kaygı, stres veya sıkıntı yaşayıp yaşamadığı araştırılmalıdır. Sorunla başa çıkma yolları öğretilmelidir. Dikkatini dağıtmak ve meşgul etmek için boyama, hamur işleri, stres topu gibi ellerini kullanabileceği alternatif aktiviteler sunulabilir. Tırnaklarını yemediği günler için takvim oluşturulabilir. Küçük ödüllerle davranışı teşvik edilebilir. Yaşı daha büyük çocuklarda tırnak yemenin olumsuz sonuçları üzerine konuşmak etkili olabilir. Fiziksel ve evde uygulanabilecek alternatif yöntemler ise; eczanelerde satılan, güvenli ve acı tat içeren tırnak cilaları caydırıcı olabilir. Eldiven takmak, stres topu vermek, bileklik takmak gibi fiziksel yöntemlerle elin ağza gitmesi engellenebilir. Tırnak bakımını birlikte yaparak tırnaklarını temiz tutmak, manikür yapmak çocuğun görünümüne önem vermesini sağlayabilir. Gece koruyucu eldiven takmak da uyku sırasında yapılan tırnak yeme davranışını engelleyebilir. Profesyonel bir yardım olarak da altta yatan kaygı, stres veya davranışsal sorunları belirlemek için bir çocuk psikoloğu veya pedagogdan destek alınabilir.
Tırnak yeme, genellikle geçici ve zararsız gibi görünse de uzun vadede hem fiziksel sağlığı hem de psikolojik gelişimi olumsuz etkileyebilir. Erken müdahale, çocuğun sağlıklı bir gelişim süreci yaşaması açısından oldukça önemlidir. Ailelerin sabırlı, anlayışlı ve tutarlı bir yaklaşım benimsemesi bu alışkanlığın bırakılmasında en önemli etkendir.
3. Dudak ve Yanak Isırma
Dudak ya da yanak ısırma, çocuklarda hem travmatik yaralara hem de çene kapanış bozukluklarına yol açabilir. Uzun süre devam ederse, bu alışkanlık kas yapısında da dengesizlik yaratabilir. Bu ağız alışkanlığının nedenleri arasında; stres, kaygı, gerilim, odaklanma ihtiyacı (ders çalışırken, TV izlerken farkında olmadan yapılabilir), can sıkıntısı ya da alışkanlık haline gelmiş davranışlar, duygularını dışa vuramama ve içsel gerginlikler sayılabilir. Aynı zamanda ağız içinde çıkan yara, diş çıkması, dolgular vb. nedeniyle oluşan rahatsızlık, diş dizilimi bozuklukları (dudak ve yanakların dişler arasında kolayca sıkışması) da nedenler arasındadır. Bu konuda uzman çocuk diş hekimine başvurmak çok önemlidir. Bu ağız alışkanlığının uzun süre devam etmesi sonucunda ısırılan bölgelerde kronik yaralar, aftlar ve enfeksiyon riski oluşur. Sürekli ısırmaya bağlı olarak yanak içlerinde ve dudaklarda kalınlaşma, beyaz lezyonlar oluşabilir. Ağız içi hassasiyet nedeniyle çiğneme, konuşma zorlaşabilir. Bu alışkanlığı kırmak için; altta yatan nedenleri belirlemek için çocuğun stres kaynakları, kaygı düzeyi ya da dikkat dağınıklığı incelenmelidir. Özellikle 6 yaş ve üzeri çocuklarda davranışı fark ettirip kendi kontrolünü sağlaması desteklenebilir (ayna yöntemi, sohbetler vb.). Dikkatini dağıtmak için çocuk dudak ya da yanak ısırdığında hemen başka bir şeyle ilgilenmesini sağlanabilir. Çocukla birlikte bir “alışkanlık takvimi” hazırlanabilir. Isırma davranışını yapmadığı günler için sembolik ödüller verilebilir. Bunun dışında kaygıdan kaynaklanan ısırma davranışı varsa, çocukla birlikte basit nefes ve gevşeme teknikleri çalışılabilir.
Uzman çocuk diş hekimine başvurularak yanak ya da dudakların kolayca diş aralarına sıkışmasına neden olan ortodontik sorunlar varsa düzeltilmelidir. Diş yapısında düzensizlik varsa ağız içi aparey önerilebilir. Eğer ağız içinde sürekli yara oluşuyorsa çocuk diş hekiminin önerisiyle ağız içi yara önleyici solüsyonlar veya jeller kullanılabilir.
4. Ağızdan Nefes Alma
Ağız solunumu, çocuklarda sık görülen bir durumdur ve çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Adenoid (geniz eti) büyümesi, tonsil (bademcik) büyümesi, alerjik rinit, polipler ve sinüzit gibi sağlık problemlerinden kaynaklanabileceği gibi, bir kez yaşandıktan sonra alışkanlık haline de gelebilir. Bu alışkanlık, zamanla hem fizyolojik hem de psikolojik bazı olumsuz etkilere neden olur. Ağızdan sürekli nefes almak; yüz gelişiminde ve diş yapısında bozukluğa, dişlerin düzgün kapanmamasına, diş çürüklerine ve diş eti hastalıklarına, konuşma bozukluklarına, horlama, uykuda sık uyanma, yetersiz uyku, uyku apnesi gibi uyku problemlerine, damakta daralmaya, üst çenenin öne doğru gelişmesine ve yüz şeklinde değişikliklere neden olabilir. Aynı zamanda ağızdan alınan hava filtrelenmeden doğrudan solunum yoluna girdiği için çocukta enfeksiyon riski de artar.
Bu görülen etkilere bağlı olarak çocuklarda konsantrasyon güçlüğü, öğrenme problemleri, huzursuzluk, hiperaktivite, yorgunluk hali, okul başarısında düşüş gibi zihinsel ve davranışsal etkiler de görülebilir.
Ağız solunumunun tedavi yöntemlerinde ilk olarak altta yatan neden belirlenmelidir. Burun tıkanıklığı, geniz eti veya bademcik büyümesi gibi durumlar için çocuğu bir KBB uzmanı değerlendirmelidir. Alerjik nedenler için alerji uzmanına danışılmalıdır. Diş ve çene yapısının değerlendirmesi için uzman çocuk diş hekimine ve ortodonti uzmanına başvurulmalıdır mutlaka.
Medikal ve Cerrahi Tedavi Yöntemleri
• Alerji tedavisi: Antihistaminikler ve nazal spreyler kullanılabilir.
• Geniz eti ve bademcik ameliyatı (adenotonsillektomi): Solunum yolunu açmak için sık uygulanan bir cerrahi yöntemidir.
• Burun deviasyonu düzeltme: Gerekli durumlarda cerrahi müdahale ile hastanın burundan daha rahat nefes alması sağlanabilir.
Alışkanlıkların Değiştirilmesi
• Myofonksiyonel terapi: Myofonksiyonel terapi, ağız ve yüz kaslarının yeniden eğitilmesini hedefleyen davranışsal bir tedavi yaklaşımıdır. Bu terapiyle amaç, dilin doğru pozisyonunu, doğru yutma modelini ve burun solunumunun teşvik edilmesini sağlamaktır. Bu amaçla kullanılan apareyler; dili etkili bir şekilde eğiterek olması gerektiği gibi üst çenede durmasını sağlar, ağız kaslarını yeniden eğitir ve dişleri hizalamak için hafif kuvvetler uygular. Çocuklarda bu terapi, özellikle erken yaşlarda (5-12 yaş) çok etkilidir. Çene gelişimi, dil alışkanlıkları ve solunum modeli bu dönemde şekillendiği için erken müdahale önemlidir.
• Düzenli burun temizliği ve hijyeni: Serum fizyolojik ile burun yıkama alışkanlığı kazandırılabilir.
• Solunum terapisi/fizyoterapi: Özellikle nörolojik temelli sorunlarda destekleyici olabilir.
Ortodontik Müdahaleler
• Dar çene veya maloklüzyon varsa aparey kullanılabilir.
• Gelişme çağındaki çocuklarda çene gelişimini yönlendiren ortopedik tedaviler yapılabilir.
5. Emzik ve Biberon Kullanımı
Emzik ve biberon, bebeklik döneminde çocuğa konfor sağlayan araçlardır. Ancak bu araçların uzun süreli kullanımı, gelişimsel açıdan bazı olumsuz sonuçlara yol açabilir. Özellikle 2 yaşından sonra hâlâ yoğun şekilde kullanılıyorsa, fiziksel, psikolojik ve sosyal etkiler ortaya çıkabilir. Bu etkileri sıralamak gerekirse; üst ön dişler öne doğru çıkabilir, alt çene geride kalabilir. Dişler kapanırken arada boşluk kalabilir; bu da çiğneme ve konuşma becerilerini etkiler. En önemli etkilerinden biri de özellikle şekerli içeceklerle biberon kullanımı durumunda “biberon çürüğü” denilen erken yaş diş çürükleri görülür.
Emzik kullanımının konuşma gelişimine etkileri de olmaktadır. Emzik ve biberon ağızda olduğunda çocuklar daha az konuşma eğiliminde olur. “S”, “T”, “Z”, “Ş” gibi harflerin çıkarılmasında zorluk yaşanabilir.
Beslenme alışkanlıklarına etkilerinde de biberonla sıvı gıda alımına alışan çocuklarda çiğneme becerisi geliştirmekte zorlanma görülmektedir. Aynı zamanda uzun süreli biberon kullanımı mideyi sıvıyla doldurduğundan iştahsızlık yaratabilir.
Emzik ya da biberon, çocuk için güven nesnesi haline gelirse eğer bırakmakta çok zorlanmaktadır. Bu alışkanlığı kırmak için yapılabilecek yöntemlerde;
• 12. aydan itibaren biberon ve emzik bırakılmaya başlanabilir.
• En geç 2 yaşına kadar tamamen bırakılmış olması önerilir.
• Büyük değişikliklerin (tuvalet eğitimi, kardeş doğumu, taşınma) olmadığı sakin bir dönemde bırakmaya çalışmak gerekir.
• Kullanım süresi sınırlandırılarak ilk adım olarak sadece uykuya geçmeden önce veya belirli saatlerde kullanılmasına izin verilebilir.
• Emziğe ya da biberonun ucuna güvenli ama sevimsiz bir tat (limon suyu, sirke gibi) sürülerek caydırıcılık oluşturulabilir.
• Emziğin ucunu çok az keserek çekim gücünü azaltmak işe yarayabilir (sadece denetimli şekilde ve güvenli yaşta önerilir).
• Çocuklar için duygusal anlatılar hazırlanabilir. “Emziğini küçük bir bebeğe verdin, artık büyüdün” gibi hikâyeler etkili olabilir.
• Emziğin yerine geçebilecek bir peluş oyuncak, battaniye gibi “güven nesnesi” önerilebilir.
• Emziği ya da biberonu kullanmadığı zamanlarda çocuk övülmeli, küçük sembolik ödüller verilebilir.
• Uyku öncesi masal anlatmak, şarkı söylemek gibi sakinleştirici rutinlerle emziğin yerine yeni alışkanlıklar konabilir.
Eğer çocuğunuz 3 yaşını geçtiyse ve hâlâ bağımlılık derecesinde emzik ve/veya biberon kullanıyorsa; bırakmaya çalışıldığında yoğun ağlama, kriz veya regresyon belirtileri varsa, konuşma gecikmesi veya diş bozuklukları fark edildiyse mutlaka bir çocuk gelişimi uzmanı, psikolog ya da uzman çocuk diş hekimi ile görüşmek faydalı olur.
Çocukluk Çağı Ağız Alışkanlıkları ve Etkileri için Ailelere ve Eğitimcilere Düşen Görevler
Çocuklardaki bu tür alışkanlıkları erken dönemde fark etmek ve gerekli önlemleri almak oldukça önemlidir. Öncelikle alışkanlığın altında yatan sebep araştırılmalı, gerekiyorsa bir çocuk diş hekimi (pedodontist) ya da ortodontist ile iş birliği yapılmalıdır. Davranışsal alışkanlıklar için çocuk psikoloğu desteği de gerekebilir.
Pozitif pekiştirme yöntemleri, dikkat dağıtıcı aktiviteler ve gerekirse profesyonel tedavi seçenekleri (alışkanlık kırıcı apareyler gibi) ile bu alışkanlıkların önüne geçilebilir.
Çocukluk döneminde kazanılan ağız alışkanlıkları, basit gibi görünse de uzun vadede önemli sağlık problemlerine neden olabilir. Bu nedenle hem ailelerin hem de öğretmenlerin bilinçli olması, çocukların ağız ve diş sağlığının korunmasında büyük rol oynar. Unutulmamalıdır ki, erken teşhis ve müdahale ile pek çok problem önlenebilir.